İsrail ile İran arasında uzun süredir süren örtülü savaş, 13 Haziran'da başlayan saldırılarla yeni bir boyut kazandı. İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, Alman Bild gazetesine verdiği özel röportajda, bu saldırıların İran’ın nükleer silah geliştirme sürecini “en az iki ya da üç yıl” geciktirdiğini söyledi.
İsrail’in hedef aldığı noktalar arasında İran’ın nükleer ve askeri tesislerinin yanı sıra, programın kritik isimleri olan üst düzey bilim insanları da bulunuyor. Saar, yapılan operasyonların “çok önemli sonuçlar doğurduğunu” belirterek, “Nükleer programın silah haline getirilmesine öncülük eden kişileri ortadan kaldırmış olmamız çok önemli” ifadelerini kullandı.
Hedef Rejim Değişikliği Değil
İsrail'in saldırılarının amacının İran'da rejim değişikliği olmadığını vurgulayan Saar, “En azından şimdilik böyle bir hedefimiz yok” dedi. Bu açıklama, İsrail’in askeri hamlelerinin sınırlı ama stratejik bir çerçevede yürütüldüğünü ortaya koydu.
İsrail hükümeti daha önce de İran'ın nükleer kapasite geliştirmesine karşı "her türlü seçeneği masada tuttuğunu" dile getirmişti. Ancak ilk kez bir bakan, operasyonların İran'ın nükleer ilerlemesini yıllar boyu geciktirdiğini bu kadar açık bir dille ifade etti.
İran'dan Füze Cevapları: Nükleer Silah İddialarını Reddediyor
İran ise İsrail saldırılarına füze atışlarıyla karşılık veriyor. Tahran yönetimi, nükleer silah geliştirme yönündeki iddiaları reddederek programlarının barışçıl amaçlarla yürütüldüğünü savunuyor. Ancak İsrail’in son operasyonları, bu söylemleri uluslararası kamuoyunda sorgulanabilir hale getiriyor.
Bölgedeki gerginlik sadece iki ülkeyi değil, Körfez ve Avrupa’yı da tedirgin ediyor. Almanya’da yapılan açıklamanın zamanlaması, Batı’nın İran konusunda İsrail ile daha yakın bir işbirliğine gideceği yönünde yorumlandı.
Neler Olacak? Gözler Yeni Hamlelerde
İsrail’in önümüzdeki dönemde İran’a karşı yeni saldırılar planlayıp planlamadığı belirsizliğini koruyor. Ancak Saar’ın açıklamaları, Tel Aviv’in bu konuda kararlı olduğunu ve nükleer tehdidi tamamen bertaraf edene kadar operasyonlara devam edeceğini ortaya koyuyor.
Gelişmeler, yalnızca Orta Doğu değil, küresel güvenlik dengeleri açısından da kritik bir döneme girildiğini işaret ediyor.




