Ne oldu?
Suriye’nin resmi haber ajansı SANA, 17 Mayıs Cuma günü geçtiği haberde, Şam kırsalındaki Zebadani ve Madaya bölgelerinde savaş suçlarına karıştığı belirtilen “Vatan Kalkanı Tugayı” liderlerinden Asıf Rıfat Salim’in Lazkiye Emniyet Müdürlüğü tarafından tutuklandığını bildirdi.
Suriye İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Salim’in helikopterlerden atılan ve birçok şehir ile kasabada yıkıma yol açan varil bombalarının üretim sürecine katıldığı ifade edildi. Salim’in tutuklanarak yetkili yargı makamına sevk edildiği kaydedildi.
Kim bu isimler?
Asıf Rıfat Salim, rejimin önemli iş insanlarından Rami Mahluf’a bağlı silahlı milis güçlerinden biri olan “Vatan Kalkanı Tugayı”nın önde gelen liderleri arasında yer alıyordu. Tugay, özellikle 2011 sonrası dönemde sivillere yönelik ağır hak ihlalleriyle gündeme gelmişti.
Suriye güvenlik birimleri, Esed rejiminin devrilmesinden sonra başlattıkları rejim kalıntılarını temizleme operasyonları kapsamında birçok üst düzey ismi hedef alıyor.
Önceki tutuklamalar
16 Nisan 2025 tarihinde, Lazkiye’de Hava Kuvvetleri İstihbarat Dairesi Soruşturma Şubesi eski Başkanı Tuğgeneral Salim Dağıstani tutuklanmıştı.
26 Aralık 2024'te ise, Tartus’ta Seydnaya Cezaevi'ndeki saha infazlarından sorumlu olduğu bilinen Tümgeneral Muhammed Kancu Hassan, Suriye güvenlik güçleri tarafından yakalanmıştı.
Uluslararası insan hakları raporlarına göre, Kancu’nun gözetiminde bulunan Seydnaya Cezaevi'nde 2011-2015 yılları arasında haftalık 50 kişiye varan yargısız infazların gerçekleştirildiği, binlerce tutuklunun sistematik şekilde öldürüldüğü belgelenmişti.
Neden önemli?
8 Aralık 2024’te Beşar Esed rejiminin düşmesinin ardından göreve gelen yeni Suriye yönetimi, eski rejimin savaş suçlarına karışan aktörlerini yargı önüne çıkarmak amacıyla geniş kapsamlı bir güvenlik kampanyası başlattı. Bu kampanya kapsamında yüzlerce isim tutuklanırken, Askeri Operasyonlar Dairesi özellikle sivillere yönelik ihlallerde bulunan kişilere odaklandı.
Yetkililer, kampanyanın hem adalet sürecinin işletilmesi hem de yeni dönemin uluslararası meşruiyet kazanması açısından kritik olduğunu vurguluyor.





