Eşkıyaların Gizli Keşfi
Samsun kırsalında, tarihin sisleri arasında saklı kalmış bir dönem, kaderi değiştiren bir keşfe sahne oldu. Yörenin vadilerinde dolaşan eşkıyalar, Mert Irmağı’nın doğu yakasında sıradan bir kayanın ardında parıldayan altını fark etti. Önceleri birkaç nodül olarak görülen maden, zamanla damarlar halinde toprağın derinliklerine uzanıyordu.
Keşif uzun süre sır gibi saklandı. Rivayete göre geceleri ay ışığında ırmak kıyısında beliren ışık huzmeleri, altının ruhunun kendini gösterdiğine inanılıyordu.
Osmanlı-Rusya Arasında Altının Yankısı
Altın, gizlice işlenerek Kırım pazarlarına ulaştı. Eşkıyaların gücü artarken, söylentiler Rusya Çarlığı’na kadar yayıldı. Çar’ın makamları Osmanlı’ya rapor göndererek, “sınırlarında dolaşan bu altının” engellenmesini istedi.
Osmanlı kuvvetleri harekete geçtiğinde köylüler tuhaf olaylardan söz ediyordu. Kimi, geceleri madenin derinliklerinden uğultular geldiğini, kimi ise ışık saçan bir kadın siluetinin Mert Irmağı’na yürüdüğünü görüp yeminler ediyordu. Halk, altının yerin ruhları tarafından korunduğuna inanıyordu.
Osmanlı Hazinesi ve Samsun’un Kaderi
Eşkıyaların dağıtılmasının ardından Osmanlı görevlileri madeni işletmeye değer buldu. Maden, doğrudan Ceb-i Hümayun Hazinesi’ne bağlandı ve yönetimi Trabzon Valisi’ne geçti. Bu durum, Samsun’un idari kaderini değiştirdi; şehir, Sivas vilayetinden alınarak Trabzon’a bağlandı.
1856 yılına kadar işletilen maden, Osmanlı için hem maddi kazanç hem de stratejik bir değer oldu.
Yeni Yerleşimler ve Altın Ateşi
Madenin açılmasıyla birlikte Anadolu’nun dört bir yanından işçiler, ustalar ve tüccarlar Samsun’a akın etti. Yeni pazar yerleri, hanlar ve mahalleler kuruldu. Köylülerden bazıları topraklarını bırakıp madende çalışmaya başladı. Ekonomi canlandı, şehir yeni bir hareketlilik kazandı.
Ancak tüm bu canlılığın gölgesinde, halk arasında anlatılan efsaneler bitmedi.
Madenin Gizemli Kapanışı
Yaşlı köylüler, madenin kapatıldığı 1856’yı hep gizemli bir dönem olarak anlatır. Bir rivayete göre, son gecede büyük bir gürültüyle yer yarılmış, altın damarları çamurla kapanmıştı. Gökyüzünde kızıllık belirmiş, Mert Irmağı günlerce bulanık akmıştı.
Kimi ise Osmanlı askerlerinin, madenin derinliklerinde “altının koruyucusu” olduğuna inanılan siyah gözlü bir varlıkla karşılaştığını fısıldar.
Günümüzde Mert Irmağı’nın doğu yakasında eski madenin izleri kalmadı.