Cumhuriyetin Modernleşme Hamlesinin Dönüm Noktası
25 Kasım 1925, Türkiye’nin batılılaşma yolundaki en güçlü ve tartışmalı adımlarından birine sahne oldu. “Şapka İktisası Hakkında Kanun”un kabulüyle birlikte fes, sarık ve benzeri geleneksel başlıklar yasaklanırken, şapka kullanımı zorunlu hale getirildi. Bu karar, genç Cumhuriyet’in modernleşme hedeflerinin sembollerinden biri olarak tarihe geçti.
Osmanlı’nın Son Döneminde Şapkanın “Öteki” Anlamı
Şapka, Osmanlı Devleti’nin son yıllarında daha çok gayrimüslimler ve Batılılar tarafından tercih edildiği için toplumda bir “yabancılaşma” sembolü olarak görülüyordu. Dönemin atmosferini yansıtan bu algı, Falih Rıfkı Atay’ın “Çankaya” eserinde şu ifadelerle karşılık bulur:
Müslümanlar, Hristiyanın iyisine ‘makul kefere’, kötüsüne ‘gavur’, beterine ‘şapkalı gavur’ derlerdi.”
Cumhuriyet’in ilanından sonra şapka giderek yaygınlaşsa da, geniş kesimlerde tepkiyle karşılanmaya devam etti.
Kastamonu Seyahati: Devrimin İlk Adımı
Mustafa Kemal Atatürk’ün 23 Ağustos 1925’te Kastamonu’da ilk kez şapka ile halka hitap etmesi, kıyafet reformunun başlangıcı oldu. Atatürk konuşmasında “milletin medeni görünüşe kavuşması gerektiğini” vurgulayarak şapkanın yeni Türkiye’nin simgesi olacağını duyurdu. Ardından İnebolu’da yaptığı konuşmada “Turan kıyafetine dönüşün gereksiz olduğunu” söyleyerek modern, uluslararası kıyafetin gerekliliğini yineledi.
Şapka Kanunu’nun Çıkışı ve Maddeleri
Atatürk’ün gezisinin ardından üç ay içinde Şapka Kanunu Meclis’ten geçti. Kanun, memurların şapka giymesini zorunlu kılıyor, halkın da şapka dışında başka bir başlık kullanmasını yasaklıyordu.
Kanunun temel maddeleri şu şekildeydi:
-
Türkiye’de tüm resmi görevliler şapka giymekle yükümlüdür.
-
Halkın da genel başlığı şapka olarak kabul edilmiştir.
-
Kanun yayımlandığı tarihten itibaren yürürlüğe girmiştir.
Her ne kadar halk için doğrudan bir ceza içermese de, yerel yönetimler aracılığıyla şapka zorunluluğu ülke genelinde etkili şekilde uygulandı.
Protestolar, Yargılamalar ve İdamlar
Kanunun uygulanmaya başlamasıyla birlikte bazı şehirlerde geniş çaplı protestolar yaşandı. Tepkilerin sertleşmesi üzerine gösteriler şiddetle bastırıldı ve çok sayıda kişi İstiklal Mahkemelerinde yargılandı; kimi idam cezalarına çarptırıldı.
Of ve Rize yöresinde isyan boyutuna ulaşan direniş, Hamidiye zırhlısının bombardımanına kadar uzandı.
Bu süreçte en çok tartışılan olaylardan biri, kanundan önce “Frenk Mukallidliği ve Şapka” adlı risalesini yazdığı için eleştirilen İskilipli Atıf Efendi’nin idam edilmesi oldu. Savcının 3 yıl ceza istemesine rağmen verilen idam kararı, tarihe derin bir tartışma miras bıraktı.
Kıyafet İnkılabının Genişlemesi
Şapka Kanunu ile başlayan kıyafet düzenlemeleri, daha sonra çarşaf ve peçe gibi kıyafetlerin yasaklanmasına kadar genişletildi. 1930’ların ortalarında birçok şehirde kadınlar yüz kapatmanın yasaklanması nedeniyle şemsiyelerle dolaşmak zorunda kaldı.
Kanunun Uygulamada Zayıflaması ve Sonrası
1950’de Demokrat Parti iktidarıyla birlikte şapka dayatması sona erdi. Halk hızla şapkayı terk etti, memurlar da artık şapka giymediği halde cezalandırılmadı.
Okullarda kasket giyme zorunluluğu 1960’ların sonlarına kadar sürse de, 1970’lere yaklaşırken bu uygulama da tamamen kaldırıldı.
Kanun zamanla uygulanmaz hale geldi ve sembolik bir yasa olarak kaldı. Son olarak şapka takmama suçunu içeren Türk Ceza Kanunu’nun 222. maddesi 2014 yılında yürürlükten çıkarıldı.